Yanlış anlaşılmasın; sabır ve sınırdan kastım, çekilmez bir yazı olmasından kaynaklanmıyor.
Kimi yazısını bitirdiği zaman duruma göre bir başlık oturtur.. Bazı yazar çizer takımı ise önce başlığı atar ve sonuna kadar, o başlığa itaat ederek yazar… Ben işi garantiye alayım dedim… İlk ve son olarak bu köşeyi, birazda kişisel olarak kullanacağım…Yanlış anlaşılmasın; sabır ve sınırdan kastım, çekilmez bir yazı olmasından kaynaklanmıyor.. En azından ben böyle düşünüyorum…Biraz uzun olabilir, sıkılabilirsiniz mealinde idi.
SACİT ASLANSacit Aslan’ı yirmi öncesinden tanıyorum… Tanıyorum dediysem hiçbir zaman bire bir dostluğumuz, arkadaşlığımız, görüşmemiz olmamıştır. Benim aktif gazetecilik yaptığım yıllarda, Büyük Maksim Gazinolarının ikinci adamı idi.. sıkça olarak karşılaşırdık. Sert, aksi görünüşlü, ama arada birde güldüğü zaman fena görünmeyen bir insandı…
Hemen hemen aynı özelliklere sahip olan rahmetli babası Fahrettin Aslan bile zaman zaman espri bile yapardı ama onun bu halleri bana denk gelmedi… Gala geceleri dışında Maksim Gazinoları’na öyle elini kolunu sallayarak girmek, fotoğraf çekmek, kulislerde cirit atmak ne mümkün… Bizim jenerasyonun en cevval muhabirleri bile, bir kare fotoğraf çekebilmek için önce rahmetli Ali’den randevu alır, sonra da Sacit Aslan’ın vizesi gerekirdi… Konuklar çok önemliyse Fahrettin Aslan Devreye girer ve Maksim’in kapıları kapanırdı. Haber peşinde sabahlara koşan bir muhabir olarak çok kızardık bu duruma… Gerçi ben pek sıkıntı çekmezdim… Gazetecilerin girmesinin yasaklandığı anlarda bile otopark tarafından sızardım… Görürlerdi aslında ama idare ederlerdi.:)
SACİTASLAN.COM
Sacit Aslan’ın bir magazin portalı kurduğunu ilk duyduğum zaman gerçekten çok şaşırmıştım… Magazin basınında ve televizyonlarda sıkça yer alıyordu, ancak eğlence sektörünün önemli bir ismi olan Sacit Aslan, niçin bu işe girmeyi düşünmüştü.. Tahmin edebiliyorum ama doğrusunu isterseniz bugüne kadar sormadım kendisine…
Ancak ilginç olan; Sacit Aslan’ın kurduğu bu portalda gün geçtikçe inanılmaz bir performans göstermesi oldu… Asıl mesleği gazetecilik olmayan bir insan bu işe ciddi anlamda yatırım yapıyor, emek harcıyor, doğru bildiğini yazıyor… Bir çok magazin sitesi sahibi olan profesyonel gazeteci arkadaşlarımızın aksine, gazetecilik yapıyor… Magazin, siyaset, spor, güncel konuları anında sitesine koyabiliyor…
Önceleri, “Kötü komşu, insanı mal mülk sahibi eder” düşüncesindeydim. Yani, sıkıntısını, derdini yeterince anlatamayan Sacit Aslan’ın kafası kızar ve “Bende açarım ulan bir internet sitesi” diye davrandığını düşündüm. Yanılmışım… Bu yanılmamın nedenlerini biraz daha sabredersiniz anlatacağım.
YOLDA GÖRSE TANIMAZ…Dediğim gibi, aradan yılar geçmiş, Sacit Aslan beni yolda görse tanıması mümkün değil. Belki daha önce yazdığım yerlerdeki fotoğrafımdan çıkarabilir ama onada emin değilim. Sacit Aslan’ın internet sitesinde birkaç haberim yayınlandı, kaynak gösterilerek…İnanılmaz bir giriş oldu.. Bu da yetmedi diğer internet siteleri aldı ve yayınladı… Günlük gazeteler bu haberleri aldı ve manşetlerine çıkardı..
Belki bir gün bu köşede yazamayabilirim… Ancak bunun nedeni şu ana kadar karşı karşıya gelmediğimiz Sacit Aslan olmayacaktır. Ancak şuna eminim ki Sacit Aslan bana şunu diyecektir, “Kardeşim ne yazıyorsan yaz, doğru olsun, arkasında dur, kimseye hakaret etme…” Eee, zaten biz 27 yıldır bunu yapmadık mı?..
BİZ GAZETECİ MİLLETİ İÇİN ÖNEMLİ OLAN NEDİR BİLİR MİSİNİZ?Binlerce kişi tarafından okunmak ve ilgi görmek…
Eleştirilirseniz bile insanların size yergilerini yazmaya vakit ayırmaları…
Haberinizin altında imzanızı görmek…
Yazdığınız haber ve yorumlarınıza kısıtlama getirmemek…
Evet… Bütün bunlar, mesleğini gerçekten seven insanlar için vazgeçilemeyecek değer yargılarıdır. Maaşınızı geç almışsınız, cebinizde para yok, borç içinde yüzüyorsunuz… Bunların hiçbir önemi yoktur. Eğer bu mesleği yapıyorsanız, bin bir güçlükle yaptığınız bir haberin altında sizin isminiz yoksa veya birileri bunu kendilerine mal ediyorsa, yahut ihmalkar bir editör atlamışsa, dünya size dar gelir.
Sevgili gazeteci arkadaşlarım bunu çok iyi anlarlar.
HABERİN KOKUSUNU ALMAK VE KULLANMAK…Yazının başında da dediğim gibi böyle bir yazıyı son kez yazacağım.. Sacit Aslan’ın sahibi bulunduğu sitede yayınlanan birkaç yazımdan sonra gelen maillerden başımı alamadım. Kuşkusuz bunların hepsi “Aman ne iyi ettin yazdın da başın göğemi erdi” cinsinden olduğu gibi büyük çoğunluğu da “Az yazmışsın kardeşim bak bendede bu bilgiler var, ne olur yaz” diyenlerden oluşuyordu.
İşte:
Gazetecilikle tüccarlığı bir arada götürmeyen birisinin, çocuklar gibi, çılgınca sevindiği noktadır bu… Tiryaki iseniz hemen bir sigara tellendirirsiniz… Anason kokusu size mutlu edecekse bir dilim peynir eşliğinde minyatür bir çilingir sofrası hazırlarsınız… Keyif budur işte oğlum… Cebinde beş kuruş paran bile olmazsa, hiç tanımadığın insandan gelen iki satır yazı…
NE VAR Kİİ…Eğer bir gün manevi her türlü özveriyi gösterdiğiniz bir arkadaşınızdan bir kazık yerseniz, durup düşünürsünüz… Belki bu kazığın sinyallerini daha öncesinde almışsınızdır ama…
Bu kazığın türleri vardır…. Söz verir, gelemez…Mutlu bir günün olur gelemez… Kırk yılın başı bir hatun düşürmüştür… Mazur görürsünüz, “yakışır” deyip güler geçersiniz…”Oğlum müdür bırakmıyor açılışa beraber gidiyoruz” gibi klasik yalanları da duymazdan gelirsiniz…
BİR ŞEY VAR Kİ…Gazetecilik gibi bir mesleğin içine eden bir arkadaşınızı asla mazur göremezsiniz…Eğer görürseniz önce kendinize olan saygınızı yitirirsiniz… “Ben bu meslekte babamı bile tanımam” deyip, telefonla size küfürler yağdıran bir dallamanın sözde yarattığı bir korku ile tırsarsanız, bilemem artık…
Bu davranışı ne yazık ki, adam gibi adam sandığım, bir insan kalıbı ile aynı yere koyamam, Kendime kızarım sadece.
Kendi kendime tek bir soru sorarım sadece.. “Sevan Çamlıca, senin korkak adamlarla işin olmamalı…”
Tüccar gazeteciler şunu söyleyebilir.. Ki piyasada bunlardan fazlasıyla var…“Bak kardeşim benim bu adamla ticari ilişkilerim var…”
“Ben bu adamdan nemalanıyorum”
“Ben bu adamın hakkında bir şey yazamıyorum, okkalamak zorundayım ne yapayım…”
“Ben Abaza kaldığım zaman bana hatun bile ısmarlayabiliyor…”
“Ben fotoğraf makinemi bile duruma göre anında satarım…”
“Ne yapayım benim yaşam tarzım bu…”
Diyorsan.. O zaman bu işlere soyunmayacaksın. Sakın bu işlere girme ve bence ticarete soyun…
Bir şey daha var.. Benim isim vermeyerek yazdığım insanlar gereken mesajları almıştırlar.. Buna yanıt vermemelerini özellikle istiyorum..Beni tanıdıkları için bu özel isteğimi dikkate alacaklarını iyi biliyorum.
Dediğim gibi bu konuda bu köşede yazacağım ilk ve son yazıdır bu…. Gündem o kadar dolu ki..
sevancam@gmail.com
*anlatmaya çalıştığım gazeteci prototipinin dışında yürekli çok gazeteci arkadaşım vardır. Onları tenzih ediyorum ve yazdıkları her doğru haber için yüreklerine sağlık diyorum
Sevan Çamlıca
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder