16 Temmuz 2011 Cumartesi

SEVAN ÇAMLICA: ’’BEN BU ADAMDAN NEMALANIYORUM!..’’

Yanlış anlaşılmasın; sabır ve sınırdan kastım, çekilmez bir yazı olmasından kaynaklanmıyor.

Kimi yazısını  bitirdiği zaman duruma  göre  bir  başlık  oturtur.. Bazı yazar  çizer takımı ise önce  başlığı  atar ve sonuna  kadar,  o başlığa  itaat  ederek yazar… Ben  işi  garantiye  alayım  dedim… İlk ve son  olarak bu  köşeyi, birazda kişisel  olarak  kullanacağım…
Yanlış  anlaşılmasın; sabır ve  sınırdan  kastım, çekilmez bir yazı  olmasından kaynaklanmıyor.. En azından  ben  böyle  düşünüyorum…Biraz  uzun  olabilir, sıkılabilirsiniz mealinde  idi.
SACİT ASLANSacit Aslan’ı  yirmi öncesinden  tanıyorum… Tanıyorum  dediysem hiçbir  zaman  bire bir dostluğumuz,  arkadaşlığımız, görüşmemiz olmamıştır.  Benim  aktif  gazetecilik yaptığım  yıllarda, Büyük Maksim Gazinolarının  ikinci  adamı idi.. sıkça   olarak  karşılaşırdık. Sert, aksi görünüşlü, ama  arada  birde güldüğü  zaman  fena  görünmeyen bir  insandı…
Hemen hemen aynı  özelliklere  sahip  olan  rahmetli  babası Fahrettin Aslan  bile zaman  zaman  espri  bile  yapardı ama  onun bu  halleri bana  denk  gelmedi… Gala geceleri  dışında Maksim Gazinoları’na  öyle  elini  kolunu  sallayarak girmek, fotoğraf  çekmek, kulislerde  cirit  atmak ne  mümkün… Bizim  jenerasyonun  en  cevval muhabirleri  bile, bir  kare  fotoğraf  çekebilmek  için önce  rahmetli  Ali’den randevu  alır, sonra da  Sacit Aslan’ın vizesi gerekirdi… Konuklar çok  önemliyse  Fahrettin Aslan Devreye  girer ve  Maksim’in kapıları  kapanırdı. Haber  peşinde sabahlara  koşan  bir  muhabir  olarak  çok  kızardık bu duruma… Gerçi ben  pek sıkıntı  çekmezdim… Gazetecilerin  girmesinin yasaklandığı  anlarda  bile  otopark tarafından  sızardım… Görürlerdi   aslında ama idare  ederlerdi.:)

SACİTASLAN.COM
Sacit Aslan’ın bir magazin portalı kurduğunu  ilk duyduğum zaman gerçekten  çok şaşırmıştım… Magazin basınında ve  televizyonlarda  sıkça  yer  alıyordu,  ancak  eğlence  sektörünün önemli  bir  ismi  olan  Sacit Aslan, niçin bu  işe  girmeyi düşünmüştü.. Tahmin  edebiliyorum ama  doğrusunu  isterseniz bugüne  kadar  sormadım kendisine…

Ancak ilginç  olan; Sacit  Aslan’ın kurduğu bu portalda  gün  geçtikçe inanılmaz  bir  performans göstermesi  oldu… Asıl mesleği  gazetecilik olmayan  bir  insan bu  işe ciddi  anlamda  yatırım yapıyor,  emek  harcıyor,  doğru  bildiğini  yazıyor… Bir  çok magazin  sitesi sahibi  olan profesyonel gazeteci  arkadaşlarımızın aksine, gazetecilik  yapıyor… Magazin, siyaset, spor, güncel konuları anında sitesine  koyabiliyor…
Önceleri, “Kötü  komşu,  insanı  mal mülk sahibi eder”  düşüncesindeydim. Yani, sıkıntısını, derdini  yeterince  anlatamayan Sacit  Aslan’ın  kafası  kızar ve “Bende açarım  ulan bir  internet  sitesi” diye  davrandığını düşündüm. Yanılmışım… Bu  yanılmamın nedenlerini  biraz daha  sabredersiniz  anlatacağım.

YOLDA  GÖRSE  TANIMAZ…
Dediğim gibi,  aradan  yılar  geçmiş, Sacit  Aslan  beni  yolda  görse  tanıması  mümkün  değil. Belki daha önce  yazdığım  yerlerdeki  fotoğrafımdan  çıkarabilir  ama onada  emin  değilim. Sacit Aslan’ın internet  sitesinde birkaç haberim  yayınlandı, kaynak gösterilerek…İnanılmaz bir  giriş  oldu.. Bu da  yetmedi  diğer  internet  siteleri   aldı  ve  yayınladı… Günlük gazeteler bu haberleri  aldı  ve  manşetlerine  çıkardı..

Belki  bir  gün bu  köşede yazamayabilirim… Ancak bunun  nedeni şu  ana  kadar  karşı  karşıya  gelmediğimiz  Sacit  Aslan olmayacaktır. Ancak  şuna  eminim ki Sacit  Aslan  bana  şunu  diyecektir, “Kardeşim ne  yazıyorsan  yaz, doğru  olsun, arkasında  dur, kimseye hakaret  etme…” Eee, zaten  biz 27 yıldır bunu  yapmadık mı?..
BİZ GAZETECİ MİLLETİ  İÇİN ÖNEMLİ  OLAN  NEDİR BİLİR MİSİNİZ?Binlerce kişi  tarafından  okunmak  ve  ilgi  görmek…
Eleştirilirseniz bile insanların  size yergilerini  yazmaya vakit  ayırmaları…
Haberinizin  altında imzanızı  görmek…
Yazdığınız haber ve  yorumlarınıza kısıtlama  getirmemek…

Evet… Bütün bunlar, mesleğini  gerçekten  seven  insanlar  için vazgeçilemeyecek değer yargılarıdır. Maaşınızı  geç almışsınız, cebinizde  para yok, borç içinde yüzüyorsunuz… Bunların hiçbir  önemi  yoktur. Eğer bu  mesleği  yapıyorsanız, bin bir güçlükle  yaptığınız bir haberin  altında sizin  isminiz yoksa veya  birileri  bunu  kendilerine  mal  ediyorsa, yahut ihmalkar bir  editör  atlamışsa,  dünya  size dar  gelir.
Sevgili gazeteci arkadaşlarım bunu çok iyi anlarlar.

HABERİN KOKUSUNU ALMAK VE KULLANMAK…
Yazının başında  da  dediğim gibi böyle  bir  yazıyı  son kez yazacağım.. Sacit Aslan’ın  sahibi  bulunduğu  sitede  yayınlanan birkaç yazımdan sonra  gelen  maillerden başımı  alamadım. Kuşkusuz bunların  hepsi “Aman  ne  iyi ettin  yazdın da başın  göğemi  erdi”  cinsinden  olduğu  gibi büyük çoğunluğu da “Az yazmışsın kardeşim bak bendede  bu  bilgiler var, ne  olur  yaz” diyenlerden  oluşuyordu.
İşte:
Gazetecilikle tüccarlığı  bir  arada  götürmeyen  birisinin, çocuklar gibi, çılgınca sevindiği noktadır  bu… Tiryaki iseniz hemen bir sigara tellendirirsiniz…  Anason kokusu size  mutlu  edecekse bir dilim peynir  eşliğinde minyatür  bir  çilingir sofrası hazırlarsınız… Keyif budur  işte oğlum… Cebinde  beş  kuruş paran  bile  olmazsa, hiç tanımadığın  insandan  gelen  iki  satır yazı…


NE  VAR Kİİ…
Eğer  bir  gün manevi her türlü özveriyi  gösterdiğiniz bir  arkadaşınızdan bir  kazık  yerseniz, durup düşünürsünüz… Belki bu  kazığın  sinyallerini  daha  öncesinde  almışsınızdır ama…

Bu  kazığın türleri  vardır…. Söz verir, gelemez…Mutlu  bir  günün  olur  gelemez… Kırk yılın  başı  bir  hatun düşürmüştür… Mazur görürsünüz, “yakışır” deyip  güler geçersiniz…”Oğlum müdür  bırakmıyor  açılışa  beraber  gidiyoruz” gibi klasik yalanları da  duymazdan  gelirsiniz…

BİR ŞEY  VAR  Kİ…
Gazetecilik gibi bir mesleğin içine  eden  bir arkadaşınızı  asla  mazur  göremezsiniz…Eğer  görürseniz  önce  kendinize  olan  saygınızı yitirirsiniz… “Ben bu  meslekte  babamı  bile tanımam” deyip, telefonla  size küfürler  yağdıran  bir  dallamanın sözde  yarattığı  bir korku ile  tırsarsanız,  bilemem  artık…

Bu  davranışı ne  yazık ki,  adam gibi  adam sandığım, bir  insan kalıbı  ile aynı  yere  koyamam, Kendime  kızarım  sadece.
Kendi kendime tek bir  soru  sorarım  sadece.. “Sevan Çamlıca, senin  korkak adamlarla  işin  olmamalı…”
Tüccar  gazeteciler  şunu  söyleyebilir.. Ki  piyasada  bunlardan    fazlasıyla  var…“Bak kardeşim benim  bu  adamla  ticari  ilişkilerim  var…”
“Ben bu  adamdan  nemalanıyorum”
“Ben bu  adamın  hakkında  bir  şey  yazamıyorum, okkalamak zorundayım ne  yapayım…”
“Ben Abaza kaldığım zaman bana  hatun  bile  ısmarlayabiliyor…”
“Ben fotoğraf  makinemi bile  duruma  göre  anında  satarım…”

“Ne yapayım benim yaşam tarzım bu…”

Diyorsan.. O  zaman  bu  işlere  soyunmayacaksın. Sakın bu işlere  girme ve  bence ticarete  soyun…
Bir şey daha var.. Benim  isim  vermeyerek yazdığım  insanlar  gereken  mesajları  almıştırlar..  Buna  yanıt  vermemelerini  özellikle  istiyorum..Beni  tanıdıkları  için  bu  özel  isteğimi   dikkate  alacaklarını   iyi biliyorum.
Dediğim gibi  bu konuda  bu  köşede  yazacağım  ilk  ve  son  yazıdır bu…. Gündem  o  kadar  dolu  ki..
sevancam@gmail.com
*anlatmaya  çalıştığım  gazeteci prototipinin dışında  yürekli  çok  gazeteci  arkadaşım vardır. Onları tenzih  ediyorum ve  yazdıkları her doğru haber  için yüreklerine  sağlık diyorum

Sevan Çamlıca

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder